16 Ağustos 2023 - Çarşamba
Doç Dr Derya Yentür: Türkçe'nin Işığını Taşı, Mirası Yaşat!
Doç Dr Derya Yentür: Türkçe'nin Işığını Taşı, Mirası Yaşat!
Yazar - Doç Dr Derya Berrak
Okuma Süresi: 3 dk.
1323 okunma
Doç Dr Derya Berrak
-Türkçe'nin Işığını Taşı, Mirası Yaşat!
Gözlerimizi kapadığımızda, bir zamanlar dilimizin renkleriyle boyadığı o muhteşem tabloya dalarız. Sözcükler, her biri birer inci tanesi gibi parlayan, duyguların en saf ve en derin tonlarını taşırken, geçmişin çırpınan kanatlarını duyar gibi oluruz. Ama ne yazık ki, her yeni günün ışığında, o tabloyu daha da kaybediyoruz. Türkçemizin yitirdiğimiz hazinesinin acımasız bir sessizliği vardır ve bu sessizlik, yüreklerimizi hüzne boğar.
Dilimiz, tarih boyunca bir milletin izlerini taşıdı, kültürünü yansıttı, duygularını en güzel şekilde ifade etti. Kelimeler, tıpkı bir ressamın tuvaline dökülen renkler gibi, her biriyle ayrı bir anlam taşıdı. Ama şimdi, bu kutsal dilin izleri siliniyor, hazine kayboluyor. Her yeni nesil, Türkçemizi bir öncekinden daha az duyarlı, daha az bilinçli bir şekilde kullanıyor. Kelimelerin anlamları yüzeyselleşiyor, dilin gücü zayıflıyor.
Bir zamanlar dilimizin şiirleri, şarkıları vardı. Kelimeler, insanların yüreklerine dokunur, gözlerini yaşartırdı. Ama şimdi, o şiirler unutuluyor, şarkılar susuyor. Kelimelerin arasında kaybolan anlamlar, gözyaşlarının yerini alıyor. Dilimizin yitirdiğimiz hazinesi, sadece bir dil değil, öz milletimizin ruhudur. Bu ruhun kaybolması, tıpkı bir insanın kimliğini kaybetmesi gibi acı verici bir durumdur. Belki dilimizin sessiz çığlığını duymamak için kulaklarımızı tıkıyoruz. Belki çevremizdeki gürültü, o çığlığın sesini bastırıyor. Ama bu çığlık, yüreklerimizde yankılanmaya devam ediyor. Dilimizin yitirdiğimiz hazinesi, milletimizin geleceğine atılan kocaman bir adımdır. Bu adımı atmamız için, dilimize yeniden sahip çıkmamız, kelimelerin gücünü, duyguların en derinlerinde hissetmemiz gerekiyor.
Eskiler, dilin büyüsüne kapılır, kelime oyunlarıyla, deyimlerle anlamların gizemini çözerlerdi. Her bir kelimenin altında yatan hikayeleri bilirler, her bir harfin izini sürerlerdi. Şimdi ise, bu izleri kaybettik, o hikayeleri unuttuk. Dilimizin yitirdiğimiz hazinesi, geçmişin izlerini sürmek, dilin gizemini çözmek ve geleceğimize ışık tutmak için bir fırsat oysa.
Gelin, dilimizin sessiz çığlığını duyduğumuzda, onun kırık dökük kelimeleri arasında kaybolan anılarını toparlayalım. Unutulmuş hikayelerin, eski türkülerin izini sürerek, dilimizin yitirdiğimiz hazinesini yeniden keşfe çıkalım. Acaba o kaybolan kelimelerin arasında, yitirdiğimiz duyguların izleri hala var mı? Dilimizin çığlığına kulak verip, onun derinliklerindeki anlamları yeniden hayat buldurmaya ne dersiniz? Belki de bu yolculuk, dilimize olan borcumuzu ödemek için atılmış en anlamlı adımdır. Unutmayalım ki; kaybolan hazine dolu sayfalarını yeniden açarken, geleceğe dair umutla dolu sayfaları da birlikte yazalım. Dilimize sahip çıkarak, onun yitirdiğimiz hazinesini yeniden parlatmak, gelecek nesillere bırakacağımız en değerli miras olacaktır.
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları