03 Temmuz 2023 - Pazartesi
Doç Dr Derya Yentür: Psikanalitik Açıdan Toplum, Siyaset ve Kadın
Doç Dr Derya Yentür: Psikanalitik Açıdan Toplum, Siyaset ve Kadın
Yazar - Doç Dr Derya Berrak
Okuma Süresi: 4 dk.
493 okunma
Doç Dr Derya Berrak
-Türkiye’deki Kadın ya da Siyaset ve Toplum İlişkisine Psikanalitik Açıdan Bakmak
Doç. Dr. Derya Yentür
Türkiye de Kadın Olmak
Kadın, Dünya’da ve Türkiye toplumunda oldukça önemli sorumluluk ve görevler üstlenirken, her açıdan kadınları ön plana almakta hakkettiği yeri bulmakta ve değeri elde etmekte oldukça zorlanmakta ve özellikle kadınların daha korunması gerektiği düşünülen Türkiye vb. toplumlarda hayatın içine katılan kadın sayısı oldukça sınırlı kalabilmektedir.
Tarihe baktığımızda aslında Türk kadınına Batılı kadından önce bile siyasi ve sosyal hakların ve en temel özgürlüklerin verildiği görülmektedir. Ancak buna rağmen günümüz Türk toplumundaki süreçlere baktığımızda, kadınların kendilerine tanınan hak ve özgürlüklerin kapsamını anlayıp anlamadıkları konusunda hep imtihan edildiğini görüyoruz. Bahsettiğimiz kadınların korunması bakış açısı Türk toplumunda olduğundan bir nebze kadınların hala çocuk gibi görülmesine ve aslında toplumda sürekli kontrol altında tutulması bakış açısına sebep olabilmektedir. Bu durum gerek eşlerinden gerek aile üyelerinden (Anne, baba, abi, kardeş, vb.) kaynaklandığı görülmekte ve kadınlar toplum içinde sınırlı sayıda etkin olabilmektedir. Tarihte ’de bunun örneği olarak; İlk kadın milletvekilleri, kadınların “kadın-çocuk” olarak görüldüğünü doğrulayan “Cumhuriyet kızları” olarak adlandırılmıştır. Böylece, Devletin otoriter ve eril gücünün kadına kendisi için değil, doğru olanı dikte ettiğini görebiliriz. Kadının toplumsal rolünü ailenin annesine indirgendiğini ve onları pasif, kocalarına tabi, sosyal projenin izleyicileri olarak görmek istenmektedir.
Siyasi partilerde kadının vizyonu
Günümüzde ne kadar çok siyasi partiler kadınları partilerinde daha etkin göstermek isteme imajı verse de aslında görünene bakıldığında Kadın bakan veya milletvekili sayısının oldukça az olduğu sadece Türkiye değil tüm Dünya’da da gözlemlenmektedir.
Bu gözlemlerden hareketle, erkeklerin kendi aralarında, ülkelerin kaderini belirlemeye yönelik hegemonyaları ile kadınların önemli roller üstlendiği fikrini ortaya koymak mümkündür. Bu nedenle, toplumsal cinsiyet meselelerinin yaygın bir şekilde siyasallaştığını görmekteyiz. Giderek muhafazakarlaşan ve eril mevcut toplumsal durumlarda özellikle kadınların “feminist” siyaset yapma şansları olur mu yoksa izleyecekleri siyaseti, etnik düzenin kimlik iddiaları için verilen mücadelenin sınırları mı bu düzeni belirlemektedir?
Psikanalitik açıdan toplum, siyaset ve Kadın
Siyaset sorunsalının teorik meşruiyetini Freud’cu söylemde doğru bir şekilde yerleştirmek için, Freud'un sözde toplumsal ve kültürel metinleri konusunda hem teorik hem de metodolojik nitelikte bazı ön yorumlar yapmak gerekebilir. Freud'un sözde sosyal ve kültürel metinlerinin yayınlandığı tarihlere hızlıca göz atmak, bunu kanıtlamak için yeterlidir. Dürtü, bilinçdışı ve aktarımın kayıtlarıyla bakıldığında özellikle Dünya’da kadın siyasette bir obje mi gibi sunulmaktadır?
Freud’cu söylemin, Totem ve Tabu'nun ilk tezine kökten karşıt olarak yeni bir siyaset okuması geliştirdiğini doğrulamak etkili bir şekilde mümkündür. Siyaset aslında hem savaş zamanlarında hem de barış zamanlarında, tüm insani sosyal bağlara nüfuz ederek, insanlar arasındaki ilişkilerde her zaman mevcut olacaktır. Ne disipline edilebilir ne de evcilleştirilebilir olan meta psikolojik dürtü figürü, insanın bir kitle hayvanı değil, sürü hayvanı olduğunu açıkça gösterir ve bu siyasette de kitle psikolojisinin etkisinin günümüzde ortaya koyduğunu gözlemleyebilmekteyiz. Bunları siyasetle, kadın ve günümüz toplumları ile bağdaştırdığımızda aslında hepimiz dürtülerimiz ve bilinçdışımız ile hareket ederek siyasi toplumların içinde tutunmaya çalışmıyor muyuz dersiniz?
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları