12 Mayıs 2024 - Pazar
Doç Dr Derya Berrak: Beşiği Sallayan Dünyayı Sallar
Doç Dr Derya Berrak: Beşiği Sallayan Dünyayı Sallar
Yazar - Doç Dr Derya Berrak
Okuma Süresi: 7 dk.
337 okunma
Doç Dr Derya Berrak
-1/2
BEŞİĞİ SALLAYAN EL DÜNYAYA HÜKMEDER.. ETMİŞTİR.. EDECEKTİR…
Prof. Dr. Derya YENTÜR
Annelerin mitolojik öykülerdeki kutsal rolü, günlük yaşamda taşıdıkları önemi yansıtır. Beşik sallayan el, sadece bir çocuğun dünyasını değil, tüm insanlığın kaderini belirler. Bu nedenle, annelik sadece biyolojik bir olgu değil, aynı zamanda insanlığın varoluşunu sürdürme ve yolunu aydınlatma sürecindeki en temel unsurdur.
Anadolu mitolojisinde anne kavramı, toplumun temelini oluşturan bir yapı taşıdır. Kartal (Ana) figürü, bazı Türk boylarının soyunun kökeni olarak kabul edilir; kısır kadınların çocukları olması için kartala dilekler sunması bu inancı pekiştirir. Ağaç (Ana), soyun devamı ve türeme unsuru olarak önemlidir. Özellikle (Ulu) Kayın Ağacı, Tanrı Ağacı olarak kabul edilir ve doğurganlığı simgeler. Annelik, çocuk sahibi olma arzusunun ve toplumdaki saygınlığın bir göstergesi olarak değerlendirilir. Ak Ene, ışığın ve sevginin sembolüdür. Tanrı Ülgen'e ilham veren ilk varlık olarak, suyun yaratıcı gücünü sembolize eder. Diğer önemli bir figür olan Umay Ana, doğanın ve yaşamın şefkatinin temsilidir. Tarlaların ve bahçelerin koruyucusu olarak kabul edilir ve doğum sırasında ve sonrasında kadınlara güç ve koruma sağladığına inanılır. Umay Ana'nın varlığı, insanın doğayla olan derin bağını ve doğurganlığın kutsallığını yansıtır. Umay Ana’nın, hamile kadınların doğum sancılarını azaltmaya yardımcı olduğu ve doğumdan sonraki üç günlük süreçte kadının başında beklediği düşüncesinden dolayı bazı toplumlarda, birçok davranışta ve eylemde “Umay Ana” dan bahsedilmektedir. Hatta doğum başta olmak üzere bütün işlerin kolay geçmesi amacına yönelik olarak söylenen “Benim elim/kolum değil Umay Ana’nın eli/kolu, benim yolum değil Umay Ana’nın yolu” ifadesi ile evde yalnız kalan çocuklar için “Umay Ana’ya bıraktım”, yolculuğa uğurlanırken “Umay Ana’ya havale ediyorum” ve koruma düşüncesi çerçevesinde “Umay Ana korusun” gibi tabirlerin kullanılması, Umay Ana’nın hem elinin bereketinin hem de onun koruyuculuğunun bir işareti olarak yorumlanmaktadır.
Geçmişten günümüze, annelik kavramında anne sütü kutsal ve besleyici bir rol oynamaktadır. Mitolojide, Kartal (Ana) ve Ulu Ana gibi varlıkların sütü, çocuklara ruh veren bir güç olarak kabul edilir. Şaman adayları, kanatlı bir geyik veya kartalın sütüyle büyütülerek terbiye edilir, bu da anne sütünün ezoterik bilgilerin aktarımında önemli bir rol oynadığını gösterir. Anadolu mitlerinde geyik ve Yer Ana'nın kahramanlara sütten kesilinceye kadar annelik etmesi, annenin çocuğa karşı süt hakkını ve annelik bağını vurgular.
Annelik; kötülüklere ve düşmanlıklara karşı mücadele noktasında da savunma gerektiren önemli bir sorumluluğa sahiptir. Bu işlevin, destanlarda (ve masallarda) da genel olarak ideal bir eş veya anne olarak kadının; cesaretli, atılgan/girişken, becerikli, ata binebilen, kılıç kuşanabilen ve yeri geldiğinde savaş meydanlarında eşine yardım edebilen bir kahraman şeklinde ön plana çıktığı görülmektedir. Annelik, sadece çocuk için değil, aile için de koruyucu bir içgüdüdür. Türk destanlarında, annenin koruyuculuk ve fedakârlık gösterdiği anlar sıkça görülür. Örneğin, Boğaç Han'ın annesinin dağ çiçeklerini toplayarak onu tedavi etmesi, anneliğin zorluklara katlanma ve koruma içgüdüsünü açıkça gösterir.
2/2
Mitlerde de, Ulu Ana, Umay Ana ve Od Ana gibi dişil ruhlar koruyucu bir rol oynar. Özellikle Umay Ana, aile ve soyun koruyucusu olarak bilinir. Şamanlar, Umay Ana'ya dua ederek şefkatini ve yardımını dilerler. Annelik, koruyuculuk içgüdüsüyle şefkatli olmayı gerektirir. "Anne eli" motifinin önemi de bu noktada ortaya çıkar. Mitolojide ve halk inanışlarında, anne eli bereket, şefkat ve koruyuculuğun sembolü olarak kabul edilir. Anadolu geleneğinde, kahramanlar anne ve babalarının iznini almadan önemli adımlar atmazlar ve annelerin duaları, en makbul dualar arasında kabul edilir. Annelik, gerçekte, koruyuculuk ve rehberlik rollerini bir arada içeren bir kavramdır. Destanlarda, anneler genellikle çocuklarına nasihat veren ve düşüncelerine başvurulan bilge figürler olarak tasvir edilirler. Örneğin, Manas Destanı'nda Manas'ın yaralı olarak kurtulması üzerine annesinin sözleri, annenin bilgeliğini ve doğruluğunu vurgular. Mitlerde de, bilgelik ve öğreticilik rolünü üstlenen figürler vardır. Bu figürler, insanlara öğüt veren Sehen Han, mantıklı tavsiyelerde bulunan Yer Ana ve Ülgen'e doğruluk ve cesaret duygularını aşılayan Ak Ana gibi karakterlerdir. Ayrıca, rehberlik ve öğreticilik açısından Geyik ve Kurt gibi varlıklar da önemli roller üstlenirler.
Öte yandan, annelik, rehberlik, eğitim ve öğretim işlevlerini içerir ve çocuk ile annenin arasındaki ilişki, sosyal bağların temelini oluşturur. Anne, çocuğuna her türlü desteği sağlayarak ve yol göstererek onun yaşamını şekillendirir. Keloğlan masallarında görüldüğü gibi, anne çocuğa rehberlik eder ve öğretici bir rol üstlenir. Anne, çocuğun örnek aldığı bir figürdür ve özellikle kız çocuklarının yetişmesinde önemli bir rol oynar. Destanlarda erkek çocukların eğitimi de annenin önemli bir görevidir. Örneğin, Er Sogotoh'un annesine olan minnet ifadesi, annenin çocuğunu yetiştirmesinin önemini vurgular. Eğitim, ailede başlar ve anne, evdeki ilk öğretmendir.
Anadolu'nun kadim tarihine baktığımızda, anneliğin kutsal bir kavram olarak nasıl kabul edildiğine dair çok sayıda kanıt bulunmaktadır. Arkeolojik kazılarda ortaya çıkarılan eserler, binlerce yıl öncesinden beri Anadolu'da anneliğin önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir. Özellikle Neolitik dönemde, ana tanrıçaların figürinleri ve diğer semboller, anneliğin doğurganlık, yaşamın kaynağı ve koruyucu bir güç olarak nasıl algılandığını yansıtmaktadır. Sosyolojik olarak, Anadolu'nun çeşitli medeniyetleri anneliği ailenin temel birimi olarak görmüş ve bu kavrama büyük bir saygı duymuşlardır. Hititler, Lidyalılar, Frigyalılar ve diğer pek çok uygarlık, annelerin aile içindeki rolünü ve toplumun yapılanmasındaki önemini vurgulamışlardır. Tarih boyunca Anadolu'nun dört bir yanında annelik, yaşamın merkezi olarak kabul edilmiştir. Anadolu'nun çeşitli dönemlerinde yazılmış destanlar ve efsaneler, annelerin kutsal birer figür olarak nasıl görüldüğünü ve onların yaşamın devamı ve toplumun birliği için ne kadar önemli olduklarını anlatır. Bugün Anneler Günü'nün kutlanması, aslında Anadolu'nun derin annelik geleneğinin bir yansımasıdır. 1908 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde başlayan bu gelenek, zamanla dünyanın birçok yerine yayılmış ve Anadolu'nun kadim annelik kültürüyle birleşmiştir. Bu özel günde annelerimize olan minnetimizi ifade ederken, aslında Anadolu'nun binlerce yıllık annelik geleneğini de kutlamış oluyoruz. Anneler Günümüz Kutlu Olsun…
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları