13 Ağustos 2023 - Pazar
Doç Dr Derya Yentür: Gözyaşlarından Filizlenen Adalet
Doç Dr Derya Yentür: Gözyaşlarından Filizlenen Adalet
Yazar - Doç Dr Derya Berrak
Okuma Süresi: 6 dk.
985 okunma
Doç Dr Derya Berrak
-GÖZYAŞLARINDAN FİLİZLENEN ADALET: İĞDE AĞACININ HÜZNÜ VE UMUDU
Bir zamanların derinliklerine kök salmış efsanevi İğde Ağacı, mitoloji, sosyoloji ve edebiyatın incelikli dansının en zarif yansıması olarak günümüz siyasal sahnesinde tekrar hayat buluyor. Gökyüzü, masalsı bir akşamın perdesini aralamış, eski zamanların tozlu sayfalarında kaybolmuş bir figürü yansıtıyor: İğde Ağacı. Yüzyılların sessiz tanığı, bugünün karmaşık siyasal sahnesine sakin bir rehberlik sunuyor. Kökleri toprağın derinliklerine uzanan bu ağaç, geçmişin izlerini günümüzün liderlerine bir ışık hüzmesi gibi yansıtırken, kim görüyor ya da kim duyuyor? Eski zamanın özgün motifleri, bilge liderlerin ve toplumların çizdikleri yolu inatla aydınlatıyor. Zamanın kıvrımlarında yükselen İğde Ağacı, geçmişin hüznünü taşıyarak bugünün siyaset sahnesinde hangi liderlerin, yıllara meydan okuyan direncin nağmelerini duyup duyuracağını ve hangi umudu yeşerteceğini merakla beklerken, acaba bu nağmeleri gören, duyan bir ses olacak mı?
Doç. Dr. Derya Yentür
İğde Ağacının sessiz öğretileri, mitoloji, sosyoloji ve edebiyatın incelikli dansının en zarif yansıması olarak karşımıza çıkar. Geçmişin hüznüyle filizlenen bu efsanevi ağaç, toprakların en derinlerine kök salmış, binlerce yılın hikayesini taşıyan yaşlı bir bilgenin kolları gibi uzanırdı. Ağacın dalları, toplumsal bağın tezgahında ahenkle örülmüş, farklılıkların birlikteliğinin simgesiydi. Mitolojik İğde Ağacı, farklı kültürlerin ortak dili olmuş, adaletin, paylaşımın ve sürdürülebilirliğin sembolüydü. Bugünün siyaset sahnesinde bu sembolün dansı, farklı renklerin, seslerin ve inançların bir araya geldiği bir meydanda yükseliyor. İğde Ağacı'nın meyveleri, adaletin iştahını tatmin ederken, paylaşımın kutsal dokunuşuyla her bir bireyin eşitliğine işaret ediyor. Sosyolojik perspektiften bakıldığında, İğde Ağacı'nın hikayesi, toplumsal birliğin temellerini güçlendirmenin ve farklılıkları bir arada tutmanın kıymetini vurguluyor.
Edebiyatın büyülü dünyası, İğde Ağacının dallarında uçuşan kuşların nağmeleri gibi, her bireyin farklı bir hikayesi olduğunu anlatır bize. Toplumun hüzünleri ve sevinçleri, bu ağacın gölgesinde bir araya gelir ve birbirine dokunur. Bu ağacın altında, dostlukların kök saldığı, sevginin meyvelerini verdiği bir dünya hayal edilir geçmişten günümüze ve biliriz ki, bu düşlerin peşinden gitmek, günümüzün siyaset sahnesinde gerçek adaleti ve eşitliği savunmaktır. Ancak, ne yazık ki, siyasilerin kulakları bu sessiz nağmelere kapalı gibi görünüyor. Bilimin yol gösterici ışığı yerine, kısa vadeli çıkarlarının peşinden koşmaktalar hala. Sanatın estetik dansını görmek ve mitolojinin derin öğretilerini anlamak yerine, kendi gölgelerinde kaybolup gitmekteler. Sanatın, bilimin ve mitolojinin rehberliği, toplumsal harmoniyi inşa etme fırsatını sunarken, siyasetçiler hala kendi dar alanlarında sıkışıp kalmaya devam etmekteler. Gelinen bu noktada, İğde Ağacının öğrettikleriyle siyaset sahnesinde adımlarken, toplumun tüm renkleri ve sesleriyle bir araya gelebilmemizin yollarını aramalıyız.
İğde Ağacının sessiz fısıltısını dinleyerek, geçmişin derinliklerinden gelen öğretileri geleceğe taşıma vizyonuyla, birlikte daha aydınlık bir dünya inşa etmenin hayalini kurabiliriz. Bu yolda, farklılıkların Türk çatısı altında birleştirilmesi olağanüstü bir öneme sahiptir. Farklılıklarımız bizi bölünmeye değil, zenginliğimize katkı sağlamalıdır. Milli ve manevi değerlerimiz, ortak bir paydada buluşmamızı sağlayan temel taşlardır. Ancak bu değerleri sadece dillendirmek değil, içselleştirmek ve günlük hayatımızda yaşatmak da elzemdir.
Farkındalıkla yaklaştığımızda, fırsat eşitliği ve adalet gibi kavramların İğde Ağacının dallarından süzülen birer armağan olduğunu görebiliriz. İğde Ağacının kökleri gibi, toplumun tüm kesimlerine eşit şekilde besin sağlayan ve her bir bireyin gücünü doğru şekilde kullanabilmesini mümkün kılan bir yapı inşa etmek için çaba harcamalıyız.
Hayat pahalılığının gölgesinde umutsuzluğa düşerken, İğde Ağacının meyvelerinin insanlığın iştahını tatmin ettiğini hatırlayalım. İşte bu meyveler, adil bir düzenin mümkün olduğunun ve her bireyin refah içinde yaşayabileceğinin kanıtıdır. İğde Ağacının sessiz öğretileri, bu adalet ve eşitlik mücadelesinin önemini bizlere hatırlatıyor.
Ancak bu süreçte kendimizi de sorgulamalıyız. İğde Ağacının kökleri toprağa sıkı sıkıya bağlıdır, ancak onları güçlü kılan da içsel güçleri ve özgüvenidir. Bizler de milli ve manevi değerlerimizi taşıyarak, öz güvenimizi kazanmalı ve geleceği inşa etmek için gereken adımları atmaktan çekinmemeliyiz.
İğde Ağacının gölgesinde, farklılıkların zenginliği ve milli manevi değerlerimizin birliği altında bir araya gelmeli, birlikte daha adil, eşit ve umut dolu bir Türkiye inşa etme hedefiyle yürümeliyiz. Bu yolda karşımıza çıkan zorluklar, İğde Ağacının dayanıklılığına ve direncine olan benzerliğimizi hatırlatmalı ve bize ilham kaynağı olmalıdır.
Şimdi, geleceğin tohumlarını İğde Ağacının altına mı ekiyoruz? Yoksa rüzgârın sesine kulak verip, doğanın çağrısını mı duyuyoruz? Belki de bugün, mitoloji, sosyoloji ve edebiyatın ortak dilinde, toplumsal birliğin temellerini daha sağlam atmamızın zamanıdır. Peki, siyasiler kendi gölgelerinin ardında kaybolmaya devam ederken, İğde Ağacının sessiz fısıltılarıyla haykırdığı öğretileri duymaya ve toplumsal birliğin aydınlık yollarında yürümeye ne zaman karar verecekler?
Yorumlar (1)
Tüm Yazıları