29 Nisan 2023 - Cumartesi
Mehtap Erol: Tevâfuk
Mehtap Erol: Tevâfuk
Yazar - Mehtap Erol
Okuma Süresi: 5 dk.
521 okunma
Mehtap Erol
-TEVAFUK
İki şeyin birbirine uygun ve denk gelmesi demektir. Hususen tesadüfe verilme ihtimali olmayan ve arkasında İlâhî bir kasıt ve iradenin varlığı hissedilen denk gelmelere tevafuk denir.
El ve ayak parmaklarının ve diğer uzuvlarının birbirine tevafuku da kâinattaki tevafuklardan birisidir. Aslında Cenâb-ı Hak, Hz. Âdem’i on parmaklı yaratarak, matematiği de yaratmıştır. On sahifelik de bir talimat vermiştir. Parmak sayısı sayesinde tüm medeniyetler birbirinden haberli habersiz, onlu sayı sistemini kullanmıştır. Yine insan vücudunun veya çiçeklerin ve meyvelerin ve diğer mahlûkatın simetrik olması da güzellik ve estetikteki Cenâb-ı Hakk'ın hâkimiyetinin ve isimlerinin tecellisinin bir göstergesidir.
Cenâb-ı Hak şu muazzam kâinatı yaratırken, hem yaratıcının tek olduğunu göstermek, hem de kâinattan daha iyi istifade edilmesini sağlamak için birçok tevafuklarla yaratmıştır. Meselâ, atom ile güneş sisteminin birbirine bir tevafuku ve benzerliği vardır. Modelleri birbirine benzer. Atomun ortasında çekirdek etrafında da elektronlar döner. Güneş sistemi de aynı şekildedir. Ortada güneş, etrafında da gezegenler döner. Misaller çoğaltılabilir.
Bu tevafuklar eski çağların ilim adamları ve filozofları tarafından da biliniyordu. Bunu fark eden geometrinin kurucularından biri “Allah daima geometri kullanır” demiştir. Gerçekten kâinata bu gözle bakılırsa, yüzümüzde, gözümüzde; ağaçta, meyvede; atomda, güneşte ve yörüngelerinde velhasıl kâinatın tamamında gizli bir pergel ve cetvelin ve diğer geometri aletlerinin sürekli çalıştığını fark ederiz. Zaten Kur’ân-ı Kerim’deki birçok ayette de, Cenâb-ı Hak “Biz her şeyi ölçüyle yarattık” demektedir. Zerreleri ve güneşleri başıboş ve ölçüsüz bırakmayan âlemlerin Rabbi, elbette insanların tüm fiillerini de kontrol etmekte ve amelleri, zerrelerde gösterdiği aynı hassas ölçülerle, hesap gününde değerlendirecektir. Yani dünyadaki matematik, ahiretteki matematiğin bir göstergesidir.
Tevafuk konusu toplumumuzda sadece belli kesimlerde bilinen bir konudur. Bu yüzden başımıza gelen bazı olaylar karşısında çok defa şaşırır, hayrete düşer veya bazılarının yaptığı gibi, kendimizi bir şey sanmaya başlarız. Oysa başımıza gelen olay, sadece kaderin kesiştiği noktada bir tevafuktur.
Gerçekleşen her olay önceden planlanmış, bir büyük resmi oluşturan pazılın parçaları gibidir. Hadiselerden oluşan kareler tek başlarına bir anlam taşımaz. Bunun için insan yaşananları ilk anda anlamlandıramaz. Yaşam içerisinde öyle fırtınalar yaşanır ki, o anda hadiseler korkunç, acı dolu, haksız gibi görünür. Kimi zaman sevinir, kimi zaman üzülür, kimi zamanda kaygılar taşırız.
Fakat her olayın bir nedeni, yaşadığımız her şeyin bir sebebi vardır. Ya bizi yaşam içerisinde bir yerlere götürürler ya da bize bir şey öğretirler. Bunun ancak fırtına dindikten sonra farkına varabiliriz.
Bu hakikati idrak eden insan, Allah'ın yarattığı her şeyin yerli yerinde olduğu bilinci ile yapabileceğinin en iyisini yapmaya gayret edip, nefsine hoş gelen şeylere “Şükür” zor gelene ise Allah'ım benim göremediğimi sen görüyorsun, mutlaka, sonunda bir hayır vardır, en doğrusunu sen bilirsin diyerek tevekkül içerisinde “Hamd” eder.
Her insan hayatımıza bir sebepten ötürü giriyor. Tesadüf değil, tevafuk olan her kişi bizlerden yeni bir biz yaratıyor. Kiminin görevi kısa zamanda doluyor, kimileri ise yılmadan usanmadan yolumuza yoldaş, kalbimize gönüldeş oluyor. Aslında hepimizin hikâyeleri ve yolları beşeri âlemde karşılaşmadan çok daha önce farklı boyutlarda birbiriyle kesiştiriliyor.
Kimi insanlar ile benzer hikâyelere sahip olup kendimizi daha yakın hissederken, kimisiyle ne kadar ortak noktamız olursa olsun bir arada olmayı başaramıyoruz. Bunun temel nedeni, kazanacak olduğumuz deneyimin benzer durum içerisinde olduğumuz insanlardan gelecek olması ile birlikte, zıt karakterlerin birbirini törpülemesi sayesinde oluşan yeni ve daha hayatla uyumlu benlikler ortaya çıkmasından kaynaklanıyor. Çünkü bu dünyada her birimiz bir diğerine ayna oluyoruz.
Sonuç olarak; doğru zaman geldiğinde ve biz hazır olduğumuzda bazı insanlar bizim hayatımıza umulmadık bir anda girip mevcut sıradanlığımızı bir mucizeye dönüştürebiliyor. Mucize dediğimiz hemen bir adım ilerimizde, yeter ki biz işaretleri izlemeyi ve idrak etmeyi başarabilelim…
Allah’ım sen Tevâfuk eyle…
Yorumlar (1)