22 Kasım 2023 - Çarşamba
Mehtap Erol: Sadakat
Mehtap Erol: Sadakat
Yazar - Mehtap Erol
Okuma Süresi: 6 dk.
699 okunma
Mehtap Erol
-SADAKAT
Nedir sadakat; Sevdiği birisini yalnızca Allah rızası için sevme, maddi bir çıkar gözetmeme, sevdiği kişiye karşı içtenlikle davranma ve kendisine iyilikte bulunan kimsenin iyiliğini hiçbir zaman unutmama. Dostluk, vefalılık, içten bağlılık, doğruluk yani yürek doğruluğu… Sadakatin bir başka önemi de, müminleri sürekli bir arada tutan önemli bir özellik olmasından kaynaklanmaktadır. Bu anlamda sadakat; fitne çıkarmak, yapılan salih amellere engel olmak ve müminlerin arasını açıp bozmak gibi çeşitli zarar verici faaliyetlerde bulunmaya çalışan kötü niyetli kimselerin, çalışmalarına engel olur. Müminlerin Allah (cc)'a ve peygamberlere duydukları içten sadakatin ve bağlılığın taklit edilebilmesi mümkün değildir. Bu sadece müminlere özgü bir ahlak özelliğidir. Eğer insan güçlü bir iman ve teslimiyete sahipse, bu içten sadakat duygusu, onun kararsızlığa düşmesini önleyecek ve nefsini yenmekte ona daima yardım edecektir. Böylece insan nasıl bir durumla karşılaşırsa karşılaşsın, Allah (cc)'a duyduğu sadakati ve teslimiyetiyle, nefsine zor gelen bir şeyin rahatlıkla üstesinden gelebilecektir. Sadakatin müminlere kazandırdığı bir başka önemli özellik de, birbirlerine olan “güven ve Sevgi’leridir. İman edenlerin birbirlerine karşı duydukları sevgi ve güven, tamamen onların Allah yolunda gösterdikleri 'ciddi' çabaya göre şekillenmektedir. Allah'ın rızasını kazanabilmek için sahip olduğu her şeyini hayır için kullanan, bu yolda “dosdoğru” bir istikamet tutturan bir mümin, diğer Müslüman kardeşlerinin sevgisini kazanacak ve onlara en güzel şekilde örnek olacaktır. İşte müminlerin Allah yolunda kendilerine isabet eden her olayda gösterecekleri içten sadakat, birbirlerine karşı olan sevgi, bağlılık ve güvenlerinin de artmasına neden olacaktır. Allah Resulü’ nün (s.a.v.) Mekke’den Medine’ye hicreti esnasında yanında bulunan ve sığındıkları mağarada yılan, akrep gibi haşaratın Allah Resulü’ne (s.a.v.) zarar vermemesi için eli ve ayağı ile mağara deliklerini tıkayan, sadık yol arkadaşıdır Hz. Ebubekir. Miraç hadisesinden sonra müşriklerin Miracı inkâr ederek, “Arkadaşın Muhammed neler söylüyor duyuyor musun Ebu Bekir?’’ dediklerinde, Hz. Ebu Bekir kendinden emin bir şekilde sadâkatle ‘’O söylüyorsa doğrudur’’ diyerek gösterdiği sadâkat, O’na ”Sıddık” ünvanının verilmesine sebep olmuştu. Artık Hz. Ebu Bekir, “Sıddık Ebu Bekir” diye anılacaktı. Allah’ın dinine tabi olan ilk insanlardan birisi olan Hz. Ebu Bekir (ra), Hz. Peygamber’in (s.a.v.) tebliğine muhatap olur olmaz, vefatına kadar, Hz. Peygamberin (s.a.v.) yanında olmuş canı ve malıyla cihad ederek İslâm’ın en sadık neferi olmuştur. Sadakat çok zor bir sınavdır. Verdiğin yeri beğenmeyip gider kimileri. Düşünürsün; acaba hangi beklenti ile geldi de umduğunu bulamadı diye… İşine gelmeyince her şeyi bahane eder. İlk fırsatta kaçıp gitmeyi değil, seninle kalmayı seçenle ol. Unutma; Sadakat hep sınavdan geçer!... Sizlerle çok sevdiğim bir hikâyeyi paylaşmak istiyorum; İhanetin adı göçmen bir kuşa verilmiş, sadakatin adı ise; bir serçeye... Göçmen kuş, bütün bahar ve yaz boyunca küçük köyün üstünde uçmuş serçeyle beraber. Küçük sinekleri, kurtları yemişler. Kış yağmurlarıyla şaha kalkmış, derelerden su içmişler. Masmavi gökyüzünde dans etmişler, çiçek açan ağaçlara konup, papatya tarlalarında gezmişler... Birbirlerine söz vermiş kuşlar; ayrılmayacağız diye. Ama kış gelmiş... Göçmen kuş adına yakışanı yapmaya kararlıymış... Serçe ise her zamanki gibi sadık ama sevgi de yabana atılmaz bir gerçek. Ayrılık acı, ihanet kötüymüş serçe için yaşamaksa önemli imiş göçmen için. O, baharların tatlı eğlencesiymiş sadece gel demiş serçeye benle beraber... Başka bir bahara uçalım... Serçe ise burada bekleyelim demiş yeni baharı. "Ama kış acımasızdır." demiş göçmen kuş, "Yaşayamayız burada, aç kalır üşürüz." Serçe "Hayır!" demiş, "Korunuruz kötülüklerinden kışın beraber..." Göçmen kuş inanmamış serçeye; "Hayır!" demiş, "Gidelim!". Serçe için gitmek nasıl bir ihanetse yaşadığı yere kalmakta aynı şekilde ihanetmiş sevgiliye... Ve karar vermiş sevgiyi seçmiş uçacakmış yeni bir bahara... Göçmen kuş ve serçe çıkmışlar yola... Ama serçe zayıfmış, onun kanatları uzun uçuşlar için değil. Dayanamayacakmış bu yola. Oysa göçmen kuşun kanatları güçlüymüş, çünkü o hep kaçarmış kışlardan hep gidermiş zorluklarından kışın yeni baharlara... Bir fırtına yaklaşıyormuş... Göçmen kuş hızlı gidiyormuş fırtınadan, yakalanmayacakmış... Ama serçe iyice zayıf kalmış, yavaşlamaya başlamış. Göçmen kuşa "Duralım!" demiş, "Artık Biraz dinlenelim!" Göçmen kuş itiraz etmiş, "Fırtınaya tutuluruz!" demiş, "Ölürüz." Serçe çok fırtına görmüş, kurtuluruz demiş. Ama göçmen kuş "Devam edelim!" demiş serçeye, "Birazdan okyanuslara varacağız!" Serçe sevgisine uymuş ve peşinden son bir gayretle gitmiş göçmen kuşun. Birazdan varmışlar okyanusa... Kurtuluşmuş bu büyük deniz göçmen kuş için... Çok iyi bilirmiş buraları... Ama serçe ilk kez görüyormuş ve sanki gökyüzünden daha büyükmüş bu yeni mavi... Serçe artık dayanamıyormuş, son bir sevgi sesiyle seslenmiş göçmene; "Artık gidemiyorum!" Göçmen kuş serçeye bakmış... Bakmış ve devam etmiş yoluna... Okyanus çok büyükmüş; serçe ise çok küçük. Serçenin sevgisi de çok büyükmüş ama göçmen kuş çok küçük... İroniye bakın ki: Okyanusun mavi sularında bir minik sadakat... Yeni bir baharın koynunda koca bir ihanet...
Yorumlar (1)