bodrum escortlar beylikdüzü escort bayan

deneme bonusu deneme bonusu veren siteler 2023 https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren bahis siteleri deneme bonusu veren siteler youtube mp3 deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bahis siteleri

21 Ağustos 2023 - Pazartesi

Mehtap Erol: İnsan-ı Kamil

Mehtap Erol: İnsan-ı Kamil

Yazar - Mehtap Erol
Okuma Süresi: 5 dk.
456 okunma
Mehtap Erol

Mehtap Erol

-
Google News
İNSÂN-I KÂMİL
 
 
İnsan-ı kâmil mutlak anlamda birdir ve o da Hz. Muhammed’dir (s.a.v). Henüz Hz. Adem balçık halinde iken peygamber olan Muhammed’dir. Yani Hakikat-i Muhammedîyedir.
İnsan-ı Kâmil bütün ilahi isimlerin hepsine mazhardır. Peygamber efendimiz (s.a.v.) bir hadisinde ‘’ Kalbime dökülen ayetleri, Ebubekir’ in göğsüne döktüm’’ demiştir. İnsan-ı Kâmil peygamber efendimizdir.
Mertebeler ve âlemler birbirinin aynasıdırlar. Lahutun aynası ceberut, ceberutun aynası melekût, melekûtun aynası mülktür. Bütün bu âlemlerin aynası ise insan-ı kâmildir. Çünkü insan-ı kâmil Allah’ın halifesidir ve Allah’ı gösteren aynadır. İnsan-ı kâmil hem ilahi hem de âleme ait bir aynadır. Yani insan-ı kâmil kendisinde bütün varlık mertebelerini toplamıştır. Bundan dolayı insan-ı kâmilin varlığı hem Hakk’a hem de halka ayna vazifesi görür.
Kâmil insanı hakkıyla anlayabilmek ve izah edebilmek pek zordur. Kâmil insan, ışığın etrafında dönen kelebekler gibi Mevlâ muhabbetiyle iradesiz hâle gelmiştir. Yâni O’nun gören gözü ve işiten kulağıdır. 
Çok sevdiğim bir kıssadan hisseyi sizlerle paylaşmak istiyorum;
Sümbül Sinan Efendi, bir gün müritlerine sordu:
“-Şayet Cenâb-ı Hak, farz-ı muhal bu kâinatın sevk u idaresini size vermiş olsaydı, ne yapardınız?”
Beklemedikleri bu değişik soru karşısında müritler, şaşırmakla beraber Hazret-i Pîr’e cevap vermeme nezaketsizliğinde bulunmamak için muhtelif cevaplar verdiler. 
Kimi:
“Dünyada bir tek kâfir bırakmazdım!”
Kimi:
“Bütün kötülükleri yok ederdim!”
Kimi:
“İçki içenleri helâk ederdim!” gibi devam edip giden cevaplar verdiler.
İçlerinde bir tanesi ise cevap vermeden susuyordu. Pir’in dikkatini çekti ve ona bakarak:
“-Evlâdım! Ya sen ne yapardın?” dedi.
Edebinden yüzü kızaran mürit, büyük bir alçakgönüllülük içinde şeyhinin bu özel sorusuna boyun bükerek şöyle cevap verdi:
“-Efendim! Allah’ın bu kâinatı sevk u idaresinde -hâşâ- bir noksanlık mı var ki, ben farklı bir şey yapabileyim? Kâinattaki ilâhî tanzîm, tasavvurların ötesinde bir kudret akışı içinde devam ederken benim, âciz, kısıtlı, sınırlı akıl ve irademle “Bunu şöyle yapardım, bunu böyle yapardım!” demek ne haddime!” dedi ve utancından gözlerini yere indirdi.
Hazret-i Pir ise, bu kâmil cevaptan son derece memnun kaldı. Mütebessim ve nurlu çehresiyle müridini deruni nazarlarıyla süzerek oradakilere:
“-İşte şimdi iş merkezini buldu!” dedi.
Bundan sonra o müridin adı Merkez Efendi olarak kaldı. Asıl ismi olan Mûsâ Muslihiddîn unutuldu, “merkez” lafzı, kendisine sıfat oldu.
 Allah ve Peygamberine itaat eden, Kur’an ve Sünnette yer alan emir ve yasaklara, öğüt ve tavsiyelere uyan insan kâmil ‘dir. Mümin ne kadar Kur’an ve Sünnette uygun hareket edebilirse o nispette kâmil mümin olur. Ne kadar günah işlerse kemal ve takvasından o kadar yitirmiş olur.
Kâmil insanın bütün hedef ve gayesi Allah rızasıdır. Bu istikamette onun için yemeğin lezzetlisi de lezzetsizi de birdir. Keza az ile çoğun, soğuk ile sıcağın, zenginlik ile fakirliğin bir farkı kalmamıştır.
Kâmil insan, bu dünya âlemine “küllü men aleyhâ fân” (Herkes ve her şey fânidir.) gözüyle bakar. Hayret makamında bâkî olan Rabbiyle beraberdir.
Kâmil insan her yönüyle ideal ve örnek insandır. Bilgisi, idraki ve aklı son derece gelişmiştir. Tüm zincirlerinden kurtulmuş, tabularını yıkmıştır. Hiç kimseyi aşağılamaz, insanlar arasında ayrım yapmaz. Almadan verir, sevilmeden sever. Boş konuşmaz, sözü öz ve gerçektir. Eline, beline ve diline hakimdir. Sonsuz hoşgörü ve tevazu sahibidir. İbadeti şekilde değil bilinçte ve yaşam tarzındadır. Zenginlikten mağrur olmaz. Fakirlikten hicap duymaz. Ben’den ve bencillikten uzaktır. O nefsine değil, nefsi ona tutsaktır. İnsanlar arasında saygıyı, dostluğu ve dayanışmayı sağlamaya çabalar. Kul hakkının yenmesine, hırsızlığa, sömürüye karşı durur. Barış, adalet, sevgi, mutluluk ve huzur için çalışır. İlahi sırların hazinesidir. Korku ve keder yoktur. “Bilesiniz ki, Allah’ın dostlarına korku yoktur; onlar mahzun da olmayacaklardır…” (Yunus, 62) ayetinde de buyrulmuştur.
Yavuz Sultan Selim Han, eşsiz bir cihangir olduğu halde nail olduğu zahirî ve dünyevî nimetlere tercihen insan-ı kâmillerin yüce himmetlerini takdir olarak;
 
“Padişah-ı âlem olmak bir kuru kavga imiş
Bir veliye bende olmak cümleden a’lâ imiş” demiştir.
 
Sevgiyle kalın…
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.