08 Ekim 2024 - Salı
TOPLUMSAL ÇÜRÜME
Toplumsal Çürüme
Yazar - Süheyla Gökçek
Okuma Süresi: 4 dk.
265 okunma
Süheyla Gökçek
-TOPLUMSAL ÇÜRÜME
Değerli okurlar merhaba, sizler de benim gibi artık akşam haberlerini izlemekten korkanlardan mısınız, bilemiyorum. Fakat maalesef, toplum olarak geldiğimiz nokta artık hepimize endişe vermeli.
Ülke gündemi, siyaset, ekonomi, faiz, enflasyon, Ortadoğu, savaş vs.. evet bunların hepsi yaşamımızın birer parçası ve çok önemli. Ama bugün geldiğimiz nokta ülkemizin ve toplumumuzun psikolojik ve ahlaki yapısındaki çürümenin ne kadar alarm verdiğinin göstergesidir.
Geçtiğimiz günlerde iki genç kızımızın “katlediliği” olaydan sonra zannediyorum kadınlar olarak artık tahammül eşiğimizi kaybettik.
Türk kültür yapısında yüz yıllardır, “kadın” her daim kutsal olarak görülürdü, baş tacı edip, anne, kardeş, yar denirdi. Sadece Türk adet ve göreneklerinde değil dinimizde de kadın “cennet annelerin ayaklarının altındadır.” Diyerek kutsallığı ayan beyan gösterilmiştir.
Şimdi ise geldiğimiz noktada Türkiye’de son 10 yılda toplam 3.185 kadın öldürülmüştür. Evet, boşanmak istemeyen kocası, namus meselesi diyen ağabeyi, benden ayrılamazsın diyen sevgilisi vs.. birileri hep kadına şiddeti ve hatta onun yaşam hakkını elinden almayı hak görebilmiş kendisinde.. Peki bu hakkı ona kim vermiştir?
Sokak ortasında, yada toplu taşımada, iş yerinde, hiçbiri olmazsa sosyal medyada.. Kadınlara gerek fiili, gerek psikolojik şiddet, taciz ve hatta tehdit şantaj..
Değerli okurlar, maalesef kadına şiddet, baskı, mobbing artık ülkemizde kangren haline geldi.
Toplum olarak “namus kavramını” kadına yükleyen, kadını sürekli olarak hesap sorulabilir ve faydalanılabilir nitelikte gören zihniyetler “Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye lâyıksın.” Diyen Atatürk’ün kurduğu bu ülkede kadına hak ettiği yaşam hakkını vermemekte direnmeye devam etmektedirler.
Türk toplum ve aile yapısında “kadın” zaten o kadar çok rol üstlenip, o kadar çok sıfatla yaşıyor ki. Hayatlarını biraz olsun kolaylaştırmak ve saygı duymak yerine bir de üzerine “toplumsal baskı ve mobbingler” eklenince yaşam gittikçe içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
İşte tamda bu noktada, bir ayna tutarak, Türk aile yapısındaki bozulma ve hatta çürümelere dikkat çekmek istiyorum. Kadına değer vermek olgusu sanırım ailede başlıyor. Babanın anneye saygısı, ailenin kız çocuklarına saygısı ve erkek çocukların “üstün ırk” olarak yetiştirilmesi bunda en büyük etkendir. Bugün sokakların kadınlar için güvenli olamadığı bir ülkedeki her kadının birilerinin kardeşi, eşi, çocuğu, ablası, kardeşi olduğunu, kadınlarında en az erkek kadar toplumun etkin bireyleri olduğunu ve hatta toplumun en önemli yapı taşlarından biri olduğunu unutmadan, gerekli hassasiyet ve saygıyı göstererek, “kadını sevmenin” onun sizden bağımsız bir birey olarak yaşam hakkına müdahale hakkını sizlere vermediğinin bilincine erişmek zorundayız.
“Bizce; Türkiye Cumhuriyet anlamınca kadın, bütün Türk Tarihinde olduğu gibi bugün de en muhterem mevkide, yer şeyin üstünde yüksek ve şerefli bir mevcudiyettir.” M.Kemal Atatürk”
Hepinize umut dolu bir Ülke ve mutlu yarınlar diliyorum..
Süheyla Gökçek
SMMM /KGK Bağımsız Denetçi
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları