Kirkor Değirmenciyan Yazdı: Daban Emeği
Kirkor Değirmenciyan Yazdı: Daban Emeği
Kirkor DEĞİRMENCİYAN Yazdı...
“Daban Emeği”
“Göğsünü vermişte havaya yele
Olanca sırrımı da demişsin ele
Yar kokusu çıkmışta sevdiğim güle
Daha ben o gülü koklar mıyım
Eylen GÜRCÜM Eylen Eylen Eylen…
**
Kömür gözlüm ben sana doymuşum
Şu yadın dilinden gayet yılmışım
Şu SİVAS güzeli de hep benim olsa
Ben gönlümü bir soysuza vermişim
Eylen GÜRCÜM Eylen Eylen Eylen
**
Damın yamacında dolandım durdum
Selvi boyuna da nameler yazdım
Şu SİVAS elinde ben sana yandım
Ben de şu gönlümü yoluna sundum
Eylen GÜRCÜM eylen Eylen Eylen…”
(Güzel hemşerilerim bu türküyü çok dinlerim AMERİKA´da. KIRŞEHİRLİ bir ozan var bu muhitte. Yardımcım haftada bir davet edip getirir. Varolsun sağolsun gelip söyler.Pek de güzel söyler… O çalar söyler ben ağlarım…)
***
Hemşerilerim SİVAS Bezirci Mahallesi 1940 lı seneler.
Yokluk, fakirlik, çaresizlik gözü kör olsun her bir yanda.
Anam ile babam “horantanın” maişeti derdinde…Babam BEDROS Usta ne iş bulsa seğirtiyor. Anam da öyle…Variyetimiz kıt…
Babam yaz ayağı BOLUCAN tarafına bir “ahbabının” yanına gitti.Bir ay kadar adamın otuna ekinine el verecekti.
Biz BEZİRCİ´de anamın “duldasında” gün geçirmeye başladık.
Kurban olduğum Anam Kemahlı Manuşak Hatun “anaç tavuk” gibi bizi “kişiflerdi”.Karanlık çökünce bahçe kapısının ZERZESİ vurulunca babam geldi diye ŞAHİN abim ile koşar idik.
Bezirci Mahallesi bir birini kollar idi. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER gibi her bir millet var idi.TÜRK, ERMENİ, ÇERKEZ, KÜRT, GÜRCÜ, GÖÇMEN…Eksiğimiz gediğimiz bir birimiz ile hallederdik.
Anam gene de bizi hep tembihlerdi. “Oğrun” iş yapman ne ederseniz bana deyin derdi.
BEZİRCİ yazın çok güzel olurdu. Söğüt ağaçlarına yel vurdukça şıkır şıkır ses gelirdi.
Akşam komşulara oturmaya gider idik. Anam hep el işi yapardı. Cebimize “yağlık” kordu ki burnunuz akınca silin diye.
Gece biz yatmaya doğru masallar anlatırdı. “SENEKERİM” efendimizden kahramanlık hikayelerini söylerdi.
Anam konuşurken biz uyurduk.
Biz yatınca anam yekinir kalkar, “halıağacı” başına geçer kilim dokur idi. “KİRKİT” in sesi tak tak duyulur İdi.
Sabah olunca çorbamızı içerdik. Bazı da “gaygana” yapardı kapışırdık. Babamı ise her geçen zaman çok “garisperdik”.
Anam biz “dışlıksızlık” edince pataklardı. Ağzınıza “elbiz” korum diye korkuturdu.Naapsın kurban olduğum garip anam Manuşak Gelin evin “şeleği” üstünde idi…
Güz ayağı babam geldi. Koştuk sarıldık…
O da bize sarılmadı neden mi büyükler sevgilerini “eşkere” belli etmez idiler.Yüzünde gene o sessizlik var idi. “Yollu” gelmişti bizlere her bir şey almıştı.
KUDRETLİ TANRIM lütfen garip babam Bedros Ustayı CENNETİNE koy. O çok iyi bir insandı. Günah neyim bilmez ancak çalışırdı. Karınca dahi incitmez idi.
Evimizde o gün şenlik oldu. Evimizin “hezeni” derdi anam babam için. Geldi ot minderdeki yerine oturdu. Hepimize pırtı almış idi.
Akşam çoraplarını çıkardı anam dabanlarına yağ sürdü. Babamın ökçelerine dikkatli baktım. SERÇE PARMAĞIM girer idi yarık yarık olmuş idi.Anam yağ sürdü. Ben bakınca babam fark etti. “Ne bakıyon daban emeği” dedi.
KUDRETLİ TANRIM şahit ki serçe parmağım girerdi topuklarındaki yarıklarına.O zaman bilemedim hissedemedim ağlayamadım ama aha bu mektubu size yazarken ağlamaktayım.
Kudretli TANRIMIN gücüne varmasın amma, sanki TANRIM bana biraz “kadirlik” eyledi.KİRKOR´a çok servet verdi lakin ANAM ve BABAM göremedi onları rahat ettiremedim göçtüler yanarım da ona yanarım.
Aha şu nasır tutmuş yüreğim alaf içinde yanar durur senelerdir…
(Hepinize AMERİKA´dan selamlar iletiyorum. Mektubum ile başınızı ağrıttım. Küçüklerin gözlerinden öpüyorum, hanım evlatlarımın hatırlarını sual ediyorum.SİVASIMA selamlar gönderiyorum.…)